29 Aralık 2007 Cumartesi

Karanlık

Karanlık
Sesimizin çıkmadığı tepenin başından aşağı doğru yuvarlanır gibi, düştüğümde bir anlık acılar içinde, çamur ellerimin arasında. Islak, soğuk, kaygan, güvensiz.

Durduğun nokta gidebileceğin yer kadar mıdır ki?
Durmuş olduğun yer yeter kadar mıdır? Yeter edip durup durdurulduğun için yeter midir? Yeter, yeteri kadar, yeter midir?
Düştüm yeter dedim. Yeteri kadar diyemedim.
Gidebileceğin daha da derinlere süratle atlarken; yeter!
Hiçbir şeyin yine yetmediği gece; süratle bitti.

Nerde olduğunu umursamamaktan kalanlar ve ben yine yeniden yollardaydık sabaha karşı. Yolun sonu hiç gelmedi, sabah olmadı, gece güne kavuşmadı. Yollardan sıkılmadım; düşüp düşüp kalkmaktan, karanlığa bulanmaktan, uyanıp uyumaktan.

Ayın ışığı yeterince vurmuş, masmavi yapmışken ellerimi yüzümü; içimden akan kan kırmızı, güneşe doğru.

29012007
ozlemereker

13 Ağustos 2007 Pazartesi

Derin’e, bir yazın ardından...

Şimdi sen yoksun ya, yazılanlar, hayaller hep sana...

Zaman; durup durdurabileceği tüm anları düzene sokmuş, sırayla üzerime salarken; düşüncelerim sürekli geçmişi hayal etmekte.

Kendime, ikram ettiğim tüm anları hediye ediyorum. Ve sensizlikle uğurluyorum şimdiyi. Sen gelene kadar durduruyorum her şeyi; aklımı, bedenimi ve senle alakasız olanı.

Ağaçların susuzluğu, çekirgelerin sessizliği, toprağın kuruluğuyla biten bir yazın ardından, topladığım çadırımın içine gömdüğüm en özleyeceğim zamanları ve örümceği yazmak isterdim sana. Geldiğimden beri aklımdan çıkarmadığım gizli haberciyi. Senin yerine bizimle gelmiş olanı. Ait olmadığı yerlere sürüklediğim 6 ayaklıyı. Gelmeyi istemiş midir, ormanından buralara? Ya sen, kalmayı istemiş miydin acaba?
‘Ayrılık’ dedi sanki bana; en son öğretmek istediğim, en eksik anlatacağım. Hatta ne demek olduğunu asla bilmeni istemediğim kelimeyi bana içimi eze eze gösteren o örümceği!

Bu tatilden bana; bir sen, bir an, bir de hiç tanışmadığım bir örümcek kaldı! Gerisi diğerlerine hediye edildi!

13082007
özlem ereker