17 Mart 2011 Perşembe

bahar da geliyor ya...

Bazen sessiz kalmalı, hayat bize ne diyor dinlemeli...

Derin bir nefes alıp, gökyüzüne çevirip yüzü, uçan kuşlardan başlamalı her yeni güne.

Bu sabah böyle başladı.

İçimi; önce kaldırım taşlarından başladım dökmeye; tane tane yağan küçük beyaz, gitgide büyüyen soğuk karları boşalttım taşlara. Her geçen araba amaçsızca üzerinden geçerek, su gibi yapsın, eritsin diye. Onları izlerken, giriş katlarına bıraktım içimdeki karanlığı, depolara, perdeleri henüz açılmamış odalara. Balkonlarda çığlık sesleri takılıp kalmıştı. Bir sandalye çekip biraz dinlendim o terasta, bir sessizlik bürümüştü; aldım yanıma. Çıktım çatılara, en gereksiz içimde patlayan gücü verdim çatılara, her bir kiremide dokunarak ulaştım antenlere. Kablolara tutundum, içlerine fısıldadım; kafamın içindeki anlamsız, sürekli konuşan, ıvır vızır ne varsa, tüm sesleri akıttım telefon kablolarına. Arada çakan görüntüleri; korku, gerilim, drama, aşk, hüzün, ne varsa hepsini toplayıp dağıttım televizyon kanallarına. Sonra derin bir nefes aldım; içimde açılan tüm boşluklara doldurarak temiz havayı. 

Başımı hafifçe kaldırıp, parçalı bulutlara açtım gözümü. Umutlarımı attım üstlerine ve bu sabah özgür bir kuşun kanadına takılarak başladım bu günüme. 

Bugün,
Yollardan akan suları, gereksiz karanlık odaları, garip sesler çıkan balkonları,
Huzurlu terasları, telefon hatlarına karışan anlamsız sesleri,
Hiç bilmediğiniz sinema filmlerini,
Kafanızı kaldırıp baktığınızda, sizi alıp bir yerlere götüren o parçalı bulutları,
Havada süzülen o özgür kuşları,
ben yarattım bu sabah.

Hayat bazen ona ne verirsek, onu yazıyor.
Bu sabah anladım ki çözemediğimiz içimizde kalan her şey/duygu doğada çözülüyor. 

Bahar da geliyor ya, salın gitsin içinizde ki karanlıkları, soğuk karları...bir yerlere koyamadığınız ıvır zıvırları salın ki yeşersin bahar dalları!



--
özlemereker

Hiç yorum yok: