28 Nisan 2011 Perşembe

Önce pisidim, sonra kösüdüm...






Birşeyler olup bitiyor, günler çabucak geçiyor bu ara...Ve havalar bir türlü ısınmıyor. Tek peşimden koşmayan, zamanı kovalamayan o sanırım.

Geceler pek bir sessizleşti, sönük ışıkların sebebi su kirli arkaya bakan camdan olmalı... Sessizlik terastan uzanıyor; su karsımdaki terastan, gece gündüz duvarları dinleyen kuzu kopek yok son zamanlarda. Yıl da bitmiş gibi zaten, yaz da gelmiyor uzun zamandır. Pek ilgilenmedim ben de su duvarla; boyaları dökülmüş, kazınmış gibi geldi bana.

Bir tuttuğum takim iyi bu aralar bana, onu da layıkıyla takdir edemedim son zamanlarda.(En büyük fener!)


Ya su masamdaki sentetik tiner; batar durur gözüme. 
Niye hiç kullanılmamış halde 3 senedir taşırım ki oraya, buraya?
Atasım var. Bu gece çözünsün gittiği yerde, hatta ne yarsa yapsın! 
Dursun isterse masamda...




Yarın için verdiğim tüm sözleri bile unuttum şimdiden. Tek tek gelirlerse bir kavanoza koyup sentetik olmayan kokusuz terebentinle yakacağım gün dogmadan. O da ötekinin yanında dik dik bakar zaten. Kumaş boyalarımı, heykel yapmak için kalemliğimi süsleyen ivirlarimi, pis fırçalarımı, kağıt gemimi, dünden kalan lekelerimi ellemem ama. Hem kime ne onlardan? O grileşmiş fırça suyunu da dökmem haa; rengi güzel.

Demin düşündüm daha kediyi, ittim masadan indi. Kim bilir ne dedi arkamdan? O kadar hayırsızım bugüne. Zaten ısınmayan havaya tiltim. Hâlbuki hiç sevmem sıcağı, gelmeyeceği varsa da varsın gelmesin.

Arabadan inip öyle kendimden bihaber girerken apartmana, Adıgüzel'le o hiç gerek olmayan muhabbetimi de etmedim. O da bakmadı ya yüzüme...neyse!

Yattım uyuyamadım, kalktım gözümü açamadım. Su bir soğudu, bir ısındı; bir turlu ayarlayamadım.

Su kaplumbağaları bile kıçlarını dönüp bir bakmadılar ya, kurtçuklarını kafalarına attım, üstüne gülmedim bile. Sonra ittiğim kediyi aradım evde, öyle boş baktı ki suratıma, aman git başımdan be! diye söndürdüm ışığını odanın.

Karsımda duran saçma sapan tellere sardım kafamı.

Sonra bi sakinledim...

Bi durdum...

Pencereden gelen ılık havayı çektim içime.

Ve dedim ki o pis cama yansıyana; "yoksa ya la! Ben mi tuhafım bu ara?"
"YoOo...yooo...Ben bu gelmeyen yazın yorgunuyum, yoksa bir lafım yok bahara."


28 Nisan 2011
00:14
--
özlemereker

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Bugünün bir özelliği yok.aynı dünküler gibi..yarın da bir şeyler değişmeyecek,hayatın gibi.Değiştirmeye çalıştığın ama değiştiremediğin şeyler gibi.
İnsanoğlunun oturup geriye baktığın da hep kendini haklı gördüğü gözlükleri vardır.Bir gün kaybolursa en kısa zamanda yenisini bulur ya da gözlüksüz yaşamayı öğrenir..mutlu olursun,ya da öyleymiş gibi davranırsın.yada "aman git başımdan be!" der ve odanın ışığını söndürürsün..